Abidin Sever

HAC İBADETİ

(...) Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu. (...)
DEVAMI

 
Hulusi Kaya
  Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır

(...)Bununla birlikte Osman’lının hizmetleri de Kahireyi kuşatmış. Yapılan her eser ya onarılmış ya ilave edilmiş veya yeni yapılmış. El Ezher camisinden tutun da, Kahire kalesi dahil olmak üzere, Amr İbnul As cami gibi, Hz. Hüseyin Cami gibi kahire başyapıtlarında mutlaka izleri bulunuyor. Şimdi adım adım gezimizin detayları. (...)
DEVAMI

 
 
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 
Arama Yap

Google



 
Gazi Ahmet Sözer'in kaleminden
192 NUMARALI ŞEHİT

Muhterem hemşerilerim; burada size 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından bir anımı anlatmak istiyorum, umarım beğenirsiniz.

20 Temmuz 1974 Birinci Barış Harekâtının arkasından ulaşılması gereken hedeflere ulaşmak için 14 Ağustos İkinci Barış Harekâtı için hazırlıklara başladık. Bu harekât için Bora Özel Kuvveti adıyla yeni bir kuvvet oluşturuldu. Adını komutanımız olan Tuğgeneral Hakkı Borataş'tan alıyordu. Özelliği birliklerin tamamının motorize birlik olması, yaya hiçbir kuvvetin olmamasıydı. En önde tanklar ve zırhlı personel taşıyıcılar, onların arkasında diğer kuvvetler tertiplenmişti. Benim Birinci Harekâtta komutanlığını yaptığım takımdan ve diğer takımlardan beşer kişilik timler teşkil edildi, gerekli malzeme ve teçhizatlarıyla piyade bölüklerinin emrine girdiler.

Sabah şafak sökerken harekât başladı çok süratli bir şekilde Gazimagosa yönünde hareket ediyorduk. Lefkoşa'nın çıkışında çok yoğun bir havan ve top bombardımanı ile karşılaştık. Uçaklarımız tarafından düşman mevzileri bombalandı ve düşmanın direnci kırıldı. Oradaki hâkim tepelerde düşmanın top mevzileri vardı, bu mevzileri ele geçirdiğimizde düşman askerlerini ayaklarından zincirle toplara bağlı olduklarını gördük. Kaçmasınlar diye Yunan subayları tarafından bağlanmışlar, o şekilde de ölmüşler, bağlayanlar da kaçmışlar. Bu arada Karatepe diye geçen bir tepenin güney yamacında bir zıhlı personel taşıyıcı alev alev yanmaktaydı. İçime sanki bir kor düşmüştü, inşallah çıkıp kurtulmuşlardır diye dua ettim.

O gün ikindiye doğru Gazimagosa'ya ulaşıp buradaki kalede kuşatma altında olan mücahitleri kurtarıp onlarla kucaklaştık. Piyade birliğinden aldığımız haber bizi çok üzdü. İsabet alıp yanan zırhlı personel taşıyıcıda bizim askerlerinde olduğunu, birinin kayıp diğerlerinin ağır derecede yanık veya yaralı olduklarını öğrendik. Bu askerlerin Türkiye'ye nakledildiklerini, kayıp askerin, Samsun ili Vezirköprü ilçesi Yağınözü köyü nüfusuna kayıtlı istihkâm Er Cafer Düzenli olduğunu belirledik. İkinci Barış Harekâtı bitmiş istenilen hedeflere ulaşılmıştı. Gazimagosa bölgesinde ordugâha geçtik, hala kayıp askerden bir haber alamamıştık. Birinci Harekâtta da bazı askerler kaybolmuş sonradan sağ salim dönmüşlerdi.

Bölük komutanı tarafından kayıp askeri aramak üzere bana görev verildi. 27 Ağustos 1974 günü sabah erkenden dört erle birlikte yola çıktık. Doğruca yanık zırhlı aracın yanına geldik, gördüklerimiz çok korkunçtu, yanmadık hiçbir şey kalmamış, mermiler infilak etmiş, malzeme ve teçhizatlar etrafa saçılmış, araç alüminyum alaşımından imal edildiğinden tavan kısmı erimiş su gibi akmış, yan tarafları yer yer erimiş, içe doğru eğilmişti. Numaralarından bizim askerlerin tüfeklerini bularak topladım, hepsi kullanılmaz durumda ve yanıktı. Aracın ortasında mezarı andıran bir toprak yığıntısı vardı, bir tarafına yanık bir tüfek (namlusundan) saplanmış, tüfeğe de bir çelik başlık takılmıştı. Toprak yığıntısını bir tarafından açmaya başladık, kazdıkça yanmış irili ufaklı et parçaları çıkıyordu, çıkan bu parçaları bir brandanın üzerine topladık. Daha sonra zincirde takılı iki adet künye levhasını bulduk, künye levhaları zor okunuyordu. İstihkâm Er Cafer Düzenli-Samsun yazısını okuyunca çok üzüldük, yavaş yavaş kayıp askerimizin durumu belli oluyordu. Kazmaya devam ettikçe en dipte dizleri ile beli arasına ait olan en büyük parçayı çıkardık. Bir insana ait el, ayak, parmak, baş, diş gibi herhangi bir organını bulamadık. En küçük bir paça bırakmadan tekrar tekrar titizlikle arayıp şehidi araca koyduk, Boğaz Şehitliğine hareket ettik.

Boğaz Şehitliğinde çok hüzünlü bir durumla karşılaştık, devamlı şehit cenazeleri getiriliyor, orda bulunan kepçe ile boydan boya bir hendek kazılmış, şehitler hendeğe indirilip, sıralanıyordu. Daha sonra şehitliğin tek sorumlusu durumunda olan İmam Efendi kayda alıp, tek tek şehitlerin başında durup namazlarını kılıp dualarını yapıyor, kepçe operatörüne üzerlerini kapatması için işaret veriyordu. Sıra bizim şehide gelince baktı ''üzerini açın'' dedi, dört ucu birleştirilmiş branda açıldı, İmam Efendi ''bunu kabul edemem'' dedi, nedenini sorduğumda “insana benzer hiçbir emare yok” dedi, ne yapacağız diye sordum “kolordudan imzalı belge olmadan kabul edemem” dedi. Şehidi çukurdan alıp araca koyduk, kolorduya götürdük, kolorduda yetkili albayı buldum aracın yanına geldi, üzerini açtık baktı, bana ''sen emin misin'' dedi eminim dedim, bu arada künye levhasını da gösterdim. Bana şehitlerin kayıtlarının tutulduğu defteri verdi “al kendin kaydet'' dedi. Defterin 192. sırasına “İstihkâm Er Cafer Düzenli-Samsun ili Vezirköprü ilçesi Yağınözü köyü nüfusuna kayıtlı” diye yazdım. Bana da ''kabul et'' yazılı imzalı bir belge verildi. Tekrar şehitliğe geldik, belgeyi İmam Efendiye verdim, şehidi defnedileceği yere indirdik, dini vecibesi yapıldı ve defnedildi, mezarına bir tahta levhaya yazdığım künyesini diktim, bölüğe dönmek üzere şehitlikten ayrıldık.

Beş ay sonra Türkiye’deki yaralı askerlerimiz de hava değişimini bitirip Kıbrıs'a döndüler, saldırıya uğtayan zırhlı taşıma aracında bulunan yaralı askerlerin kollarında yüzlerinde hala yeni kapanmaya başlayan yanık izleri vardı. Olayı sorduğumda biri, ''komutanım, ilerlerken çok şiddetli bir patlama oldu, o anda yüzüme kan sıçradı, arkadaşımız Cafer'in göğsünde patladı'' diye anlattı. Bir diğer arkadaşı “Komutanım, ben Cafer’in yanında oturuyordum, gelen mermi Cafer’in göğsünde patladı, arka kapı açılmadı, aracın altında bulunan kapıdan çıktık, hepimiz yaralanmış veya yanmıştık, koşarken kütüklüğümde(şarjör çantası) bir et parçası vardı alıp attım” dedi. Böylece olayın tüm ayrıntılarını öğrenmiş olduk.

Kıbrıs'tan Malatya'ya oradan altı yıl sonra İstihkâm Er Eğitim Merkezi-Narlıdere/ İZMİR'e tayin oldum. Eylül 1984 ayında bölüğümüze ait nöbetçileri kontrol etmek için birliğin ana nizamiyesine gittim, saat 16.00 sıralarıydı. Nizamiyede orta yaşlı bir vatandaş bekliyordu, “neden bekliyorsun” diye sordum, bir askeri ziyarete geldiğini söyledi. Ziyaret saatine bir saat var dedim “beklerim” dedi. Amca nerelisin diye sordum, “Samsunluyum” dedi, o anda Kıbrıs'taki şehidi hatırladım, Samsun'un neresindensin dedim, “Vezirköprü kazasındanım” dedi, Yağınözü köyünü bilir misin dedim, “ben o köydenim” dedi, peki o köyden Cafer Düzenli'yi tanıyor musun dedim “tanırdım, o benim damadımdı, Kıbrıs savaşında kayboldu, hiç bir haber alamadık, şubeden kayıp diye bildirildi” dedi. Şok olmuştum, Allah’ım bu nasıl tesadüf diye söylendim. Yanımda not defterimde şehitle ilgili bilgileri devamlı defteri yenilediğimde yeni deftere aktarıyordum.''Bak amca sakin ol, ben rahmetli damadının Kıbrıs'ta beraber olduğu takım komutanıyım” dedim, defteri açtım, orada kayıtlı şehitle ilgili bilgileri okudum. Adamcağız çok hüzünlendi, boynuma sarılıp hüngür hüngür ağlamaya başladı, bende duygulandım ve ağladım, adamcağıza bir şey olacak diye korktum. Şehidin eşinin doğum yaptığını, doğan çocuğun adını da Cafer koyduklarını, şimdi on yaşında olduğunu söyledi. “Amca damadın Boğaz Şehitliğinde 192 numaralı şehittir, on üç gün sora bulup oraya ben kendi elimle defnettirdim, ailesini, oğlunu al gidip ziyaret edin, bulamazsanız izin alıp gidip ben bulacağım'' dedim. Adamcağız ziyaret edeceği askeri görmeden geri dönüp gitti. On beş gün sonra bu aileden mektup aldım, gidip şehidin mezarını ziyaret etmişler. Şimdi oğlu Cafer Düzenli otuz dört yaşında, bu aile ile irtibatım hala devam ediyor.

Ruhun Şad olsun şehit Cafer Düzenli...

Ahmet Sözer-Dindebol/Katranlı Köyü

 Bu yazı 2535 defa okundu.
 
Başa Dön