Abidin Sever

HAC İBADETİ

(...) Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu. (...)
DEVAMI

 
Hulusi Kaya
  Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır

(...)Bununla birlikte Osman’lının hizmetleri de Kahireyi kuşatmış. Yapılan her eser ya onarılmış ya ilave edilmiş veya yeni yapılmış. El Ezher camisinden tutun da, Kahire kalesi dahil olmak üzere, Amr İbnul As cami gibi, Hz. Hüseyin Cami gibi kahire başyapıtlarında mutlaka izleri bulunuyor. Şimdi adım adım gezimizin detayları. (...)
DEVAMI

 
 
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 
Arama Yap

Google



 
Hulusi Kaya'ın kaleminden

BEN YAZDIM. PEKİ YA SİZ?

Yazmak.. yüreğinin derinliklerindeki nağmeleri, sözleri, bilinmeyenleri, hedefleri, kısaca yazılması gerekenleri yazmak... ve onları hayata geçirmek.. uygulamaya koymak.. kısaca yazmak insanın kendini aşmasıdır bence.
Ötelere uzanması, hayat basamakların beşer beşer çıkması gibi bir şeydir yazmak. Düşünün; insan bir anda her şeyi düşünür. Birden bakarsınız ki “dünyayı fethedeceğim” der. Veya birden bire yüreğinden kopup gelen ulvi bir düşünce belirir beyninde. Kutsal bir karar da alabilir, Yunus Emre’mizin dediği gibi; “Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasip eylese görsem yüzümü”
Deyip kutsal diyarlara niyetlenebilir. İşte her an her şeyi, her hedefi düşünebilir. Ama bunlar yani bu hedefler olsun bu düşünceler veya bu niyetler bir anlıktır.. İnsanın aklından, yüreğinden geçer ve kalır belki.

İnsanın o içindeki o anlık olan her şeyi bir kağıda yazsa veya ajandasına, veya her gün eliyle açtığı kapının arkasına iliştirse, o fikir kağıda geçirilse yıllar yılı kalır gider. Ve insanın gözüne her daim çarpar. Kalıcı olmuştur artık. O bir anlık düşünce “bir anlıktan” kurtulmuş “ömür boyu hayatiyet” kazanmıştır.

İşte yazmak öylesine sihirli öylesine güçlü ve kuvvetli bir eylemdir. Yazmak insanın yüreğindeki saf, berrak duyguların, düşüncelerin ortaya çıkıp ölümsüzleşmesidir. Hiç birimiz içimizdeki fikirleri somut olarak göremeyiz. Hissederiz düşüncelerimizi, hedeflerimizi. Biliriz. Ama göremeyiz. İnsan içinde taşıdığı fikirlerini yazmakla, onları mücerred(soyut) olmaktan çıkarmış ve müşahhas(somut) bir bünyeye dönüşmüştür.

Bütün duygu ve düşünceler yazmakla hayatiyet kazanır. Artık elle tutulan, gözle görülen bir resim gibi, veya bir abide gibi durur yükselir insanın hayatında. Bazen insanın yüreğinin ta derinliklerinden kopup gelen öyle nağmeler vardır ki, insanı alır götürür ta bilmediğiniz bir yerlere, kötülüklerin olmadığı, yanlışların olmadığı başka alemlerin içine bırakır ki dalar gidersiniz. Neden sonra kendinize gelirsiniz. O tatlı yolculuktan geriye sadece bir şeyler kalır, yepyeni düşünceler yepyeni duygular.

İnsan iç dünyasını bazen serbest bırakmalıdır, bazen yüreğine kulak verip onu dinlemelidir ve bazen kendini, Yunus Emre’nin “bir ben vardır bende benden içeri” dediği gibi içindeki kendine bırakmalıdır ki, içindeki o bozulmamış duygu ve düşünceleri yakalayabilsin, biraz olsun yüreğinin derinliklerindeki hazineyi keşfedebilsin. Biraz olsun kendini iç dünyasının ellerine, o eller ki “Allah yapısı olan gönlün elleridir, kalbin elleridir” o ellere bırakması gerekir. İşte o an insanın iç alemindeki yaşadığı bütün durumları ölümsüzleştirmek, müşahhas hale getirmek ancak yazmakla olur. Ruhumuzun hazinelerini kağıda geçirmek hayata geçirmek, ve onları paylaşmak, işte insanın kendini aşması, kabına sığamaması, şu kısa zaman dilimine sahip olan ömrümüzde yaşanılan her anı dolu dolu yaşaması anlamına gelmektedir.

Olan bitenleri yazmak ve bir hedef haline getirmek. O hedef ki yeniden “var olma” hedefi yeniden “ben varım” deme hedefidir. Bu ancak yüreğimizdeki sımsıcak gelişmeleri ve berrak duygu ve düşünceleri yazmakla, bu vesile ile onları hayata geçirmekle olur. O hazinelerle, o nağmelerle, o duygu ve düşüncelerle yenilenmek tıpkı bir aracın rektefiye olup tekrar hayata dönmesi gibi. Artık korkusuza yürümek yanı başına yüreğini de alıp, uzak zamanlara yürümek. Yılmadan bütün zorluklara göğüs gererek dağıtmak her tarafa tebessümlerini, hoşgörülerini dostluklarını. Bunu yaparken de esirgememek kendi öz benliğinden hiçbir şeyi, fedakar olmak, diğergam olmak sevdalı olmak ötelere. Bir kapı olmak geçmişle gelecek arasında kırılmaz bir kapı.

Dedim ya yazmak insanın kendi kendini aşmasıdır. Bunu yapmak için öyle uzunca düşünmeye hiç gerek yok. Kulağımızı her gün yüzlerce duyduğu o kirli seslerden ayırıp gönül sesine vermemiz, ve günlük ortamlardan sıyrılıp birazcık yüreğimizle, kalbimizle ve kalbimizin derinlikleriyle baş başa kalmamız ve kulağımızı oradan gelen saf ve temiz sese doğru çevirmemiz ve o sesleri beynimizde düşünüp yüreğimizle yazmamız yeterlidir

Sizlere yazmanın ne kadar etkili olduğunu aşağıya yazacağım olayla anlatmak istiyorum: Bir öğrenci hayatında başarılı olmayı ister. Bu konuda bir kitap yazmış bir yazara giderek onun görüşlerini sorar. Yazar da “bu konuda hedefine odaklanırsan, dikkatin hep o hedefe toplanır ve neticeye ulaşırsın. Hayatını hedef belirlemeden geçirirsen, kararsızlık ve belirsizlikler içinde bocalar durursun. Ayrıca önüne çıkan çeşitli zorluklar karşısında dayanma gücü bulamazsın. Hedefin yoksa sahip olduğun potansiyelin hiçbir anlamı yoktur. Barajı olmayan bir akarsuyun sularının faydasızca aktığı gibi. Eğer hayatın efendisi olmak istiyorsan hedeflerinin bir listesini yap ve bunları bir kağıda yaz. Hatta hayallerini renk renk çiz”. Öğrenci yazarı dikkatle dinler ve şu cevabı verir: “hocam söylediklerin çok güzel ama hedeflerimin bir kağıda yazmamın benim için hiçbir anlamı yok. Benim hedeflerim yıllardır aklımda ve ben sürekli bunları düşünüyorum” der. Yazar bunu üzerine “peki” der “seni şu yan odaya alalım”. Öğrenci yan odaya girer. Girer girmez kapı arkasından kapanır. Odada bir bilgisayar vardır. Biraz sonra bilgisayarın ekranında şöyle bir yazı belirir: “ bu oda beş dakika sonra infilak edecek”. Genç öğrenci bu yazıyı okuyunca hemen paniğe kapılır ve derhal kapıya koşar. Ama nafile kapı arkasından kilitlenmiş. Pencere derken bilgisayar geriye saymaya başlar. Genç öğrenci iyice paniklemiştir artık ve bağırmaya başlar “imdat” diye. Bağırır bağırır ama yardımına hiç kimse gelmez. Bilgisayar son saniyelerini sayarken kapı açılır. Gelen yazardır. “ ne oldu evladım ne var niye bağırıyorsun”. Öğrenci “efendim hemen buradan çıkalım bu oda infilak edecek”. “Hayır evladım nereden çıkardın bunu”. Genç öğrenci bilgisayarı göstererek “ama bilgisayarda öyle yazıyordu”. “Öyle mi?” der yazar. Demek ki yazı, yazmak çok önemliymiş. Hadi hemen gel hedeflerimizi yazalım der ve birlikte hedeflerini yazarlar.

Evet efendim.. Yazmak, kişinin kendini aşmasıdır. Ben hedeflerimi yazdım. Peki ya siz?

18 Haziran 2007 Pazartesi Hulusi KAYA Stuttgart/Almanya hulusi.kaya@hotmail.com

 Bu yazı 3005 defa okundu.
Önceki yazılar...
1

Güzel Düşünmek

2

Kurban bayramı ve fedakarlık

3

Okumak

4

Ben yazdım, peki ya siz?

5

DÜNYANIN EN GÜZEL KÖYÜ : “BOZKANDAK”

6

DUYUFUR RAHMAN (ALLAH'IN MİSAFİRLERİ) – (1)

7

DUYUFUR RAHMAN (ALLAH'IN MİSAFİRLERİ) – (2)

8

DİYAR-I ENDÜLÜS(İSPANYA GEZİSİ-2008)

9

Bir Eylül... Her Eylül

10

SURİYE GEZİSİ

11

Bayram Güzellikleri

12

GEÇMİŞİMİZ VE TARİHİMİZ

13

İNCE BİR ÇİZGİ...

14

Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır.

   
Başa Dön