Abidin Sever

HAC İBADETİ

(...) Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu. (...)
DEVAMI

 
Hulusi Kaya
  Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır

(...)Bununla birlikte Osman’lının hizmetleri de Kahireyi kuşatmış. Yapılan her eser ya onarılmış ya ilave edilmiş veya yeni yapılmış. El Ezher camisinden tutun da, Kahire kalesi dahil olmak üzere, Amr İbnul As cami gibi, Hz. Hüseyin Cami gibi kahire başyapıtlarında mutlaka izleri bulunuyor. Şimdi adım adım gezimizin detayları. (...)
DEVAMI

 
 
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 
Arama Yap

Google



 
Hulusi Kaya'ın kaleminden

SURİYE GEZİSİ

Son zamanlarda bir yandan komşuluk, diğer yanda devletler arası ilişkilerimizin gittikçe iyiye gittiği bir komşu ülke Suriye. Hz.Yahya ve Hz.Zekeriya(as) peygamberler başta olmak üzere bir çok kutlu insanın yaşadığı ve medfun bulunduğu yer. Kısaca bir çok dini ve tarihi dinamikleri bünyesinde barındıran ülke Suriye. Bu yüzden gitmek istediğim ülkelerin başında geliyordu. Amcam Hüseyin KAYA’nın, Suriye’deki öğrencilik yıllarını anlatığı zamanlardan kalma bir gitme arzusu vardı. Bu geziyi organize ettiğimizde amcamı da götürmeyi istediysem de, kısa zaman içindeki bir otobüs gezisini kaldıramıyacağını söyledi. Artık oralara gitmek bize nasip olsa da amcam icin bol bol resim ve hatıra getirdiğimi söyleyebilirim..

İlkin bir grup görevli arkadaşlar arasında planladığımız bu gezi sonra, Adana’dan Pinktour şirketinin düzenlediği bir gezi turuna dönüştü. Bu vesile ile Din Görevlileri, Öğretmenler, Memurların da içinde bulunduğu 30 kişilik bir ekiple bu geziye katıldık. Adana’da 40 kişilik İzmir ekibininde katılmasıyla iki grup halinde Suriye gezisini gerçekleştirdik.

Suriye hakkında biraz bilgi vermek ve sonrada gezdiğimiz o diyarlardaki ziyaret yerleri hakkında bilgi sunmak istiyorum. Ayrıca o yerlerle ilgili resimlerde konunun sonunda link olarak verilmiştir. Suriye; 1516 yılında Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi ile Osmanlı topraklarına katılarak Şam artık bir Osmanlı Eyaleti haline gelmiştir. 402 yıl Osmanlı hakimiyetinde kaldıktan sonra 1918 yılında Osmanlı'nın çekilmesiyle Suriye'nin yeniden Başkenti olan Şam, 1920-46 yılları arasında Fransız mandasında kalmıştır. Maarratunuman kasabasında ilkokul öğrencileri ile görüştüğümüzde yabancı dil olarak okullarda hala fransıcanın okutulduğunu gördüm.

1946'da Suriye bağımsızlığını kazanmasından sonra tekrar Başkenti olan Şam olan, Baas rejimi ile yönetilen bir cumhuriyettir. Suriye yaklaşık 23 milyon nufusu var. Nufusun büyük bölümü, Şam(6 milyon) ve Halep (6 Milyon)’te yaşamakta. Genelde sanayi ve üretim Şam şehrinde yoğunlaşırken Halep ticaret merkezi, Lazkiye ise turizm merkezi haline gelmiş.

Hristiyanların da oldukca fazla olduğu bu ülkede Sünni Müslümanlar ülke halkının çoğunluğunu oluştururken, özellikle Hama şehrinde sünni müslüman oranının % 100 olduğu belirtiliyor.

Her yerde Beşir ESAD ve babası Hafız ESAD’ın resimleri karşılıyor sizleri. Halkın özellikle göz doktoru olan ve Fransada okumuş olan Beşir ESAD’a karşı büyük bir sevgisi var. Resmi dairelerin girişinde olduğu gibi çoğu özel işyerlerinde Beşar ESAD’ın resimleri olmakla birlikte, resimlerinin üzerinde “minhubbike” seni seviyoruz, bizden sevgilerle anlamında yazılar var.

Akdeniz kıyı bölgesi paraleline yakın bölgelerde müthiş verimli topraklara sahip bir ülke. Bir yandan halep fıstığı denilen antep fıstığı yetiştirilirken öbür taraftan zeytin ve zeytin yağı üretiminde hatırı sayılır bir yere sahip Suriye. Yol boyu tarım arazilerinin ve zeytin arazilerinde yağmurlama sistemini kullandıklarını gözlemledik.

Yollar tam anlamıyla otoban ayarında olmasada şehirler arası yollar geniş ve üç şeritli. Bazı kentlerde (humus,halep) moderleşmenin izleri açıkca görülürken bununla birlikte Türkiye’nin oldukça gerisinde kalan bir yapısı var Suriyenin. Başkent Şam olmasına rağmen Halep şehri her yönüyle Şam’ın kat kat ilerisinde olduğunu görüyoruz.

Başka ülkelere hiç borcu olmayan bir ülke olduğunu duyuyoruz. Bir yandan tarımla ilgili faaliyetler bir yandan turizm ve ticaret bu ülkenin ekonomisinde önemli bir yer tutuyor.

Her yerinde Osmanlı Devletinin onlarca belki yüzlerce eseri var. Hele hel bu eserlerin girişlerinde Osmanlı tuğralarını görmek insana gurur veriyor. Zaten anlıyorsunuz ta uzaktan. Eser ister cami olsun ister medrese Osmanlıya ait olduğu hemen göze çarparken diyorsunuz artık “Osmanlı Mimarisi”.

Şu bir gerçek ki; Suriye kadar gelişirse gelişsin, ne kadar değişirse değişsin mutkala her köşesinde, her şehrinde Osmanlı ruhu ve Osmanlının izleri mutlaka var olacak, giden her ziyaretçi de bunu iliklerine kadar yaşayacaktır. Ki son Osmanlı padişahı Sultan Mehmet Vahideddinin mezarının bile Şam’da olması bunun en bariz misalidir.

İlk durağımız: HUMUS
Şam karayolu üzerinde ülkenin önemli şehirlerinden birisi. Şimdiki Başbakan Beşir ESAD’ın hanımı Humuslu. Bu vesile ile yer yer cadde ve sokaklarda yeni yol çalışmaları göze çarpmakta. Humus yöneticilerinin Humus’u Dubai’ye çevireceklerine dair sözleri varmış.
Tabiki buraya geliş amacımız Hz.Halid bin Velid’in türbesinin burada olmasından. Hz.Halid bin Velid hayatında hiç savaş kaybetmemiş bir komutandır. Uhud savaşında bile Mekkeli müşrikler Halid Bin Velid’in sayesinde yenilmekten kurtulmuşlardır. Hicretin 8. Yılında Hudeybiye anlaşması sonrası, Amr ibnul As ile birlikte Medineye gelerek Müslüman olmuştur. Özellikle Peygamber efendimiz tarafından Mute savaşında görevlendirdiği üç komutanın (Zeyd bin Hârise, Câfer bin Ebî Tâlib ve Abdullah bin Revâha) şehit olmasından sonra, uyguladığı harp teknikleri sayesinde Mute harbini müslümanların lehine çevirmiştir. O savaşta Halid Bin Velid’in elinde 9 tane kılıncın parçanlandığı revayet edilir. Bu savaştan sonra Peygamber efendimiz Onun hakkında şöyle dedi; “Hâlid, Allahü teâlanın kılıçlarından bir kılıçtır.” Bu savaştan sonra hep Efendimizin Ona layık gördüğü “Seyfullah= Allahın kılıcı” ismi ile anılır oldu. Bir çok savaşta hem nefer hem komutan olarak görev aldı. İşte bu zatın kabrini ziyaret etmeye gelmiştik. Medfun bulunduğu Cami kendi adını taşımakta son olarak ve Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından yeniden Osmanlı Mimarisinin bütün izleriyle yeniden yapılmış ve tamir edilmiştir.

ŞAM
Her köşesinden buram buram tarih kokan bir şehir. Günümüze kadar gelen Romalılardan kalma eserler var. Bir Lübnan ve Golan tepelerine yakın bir yerde kurulmuş, sadece Suriye'nin değil Arap dünyasınında önemli şehirlerinden birisi. Aynı zamanda Ülkenin de başkenti Şam. Yaklaşık 6 milyonun üstünde bir nüfusa sahip. Şam genellike bizim dilimizde kullanılırken Araplar buraya Dimeşk diyorlar.

Suriye’nin her köşesinde Osmanlı izine rastlamak mümkün. Bu kural Şam içinde değişmiyor. Ya yeniden yapılan eserler veya sonradan imar edilen yeniden yapılan eserlerle mutlaka Osmanlının izlerine rastlıyorsunuz. Sadece Şamda 120 den fazla Türk eseri bulunmakla birlikte bu eserlerin çoğu hala dimdik ayakta durmaktadır.

EMEVİYE CAMİİ (ÜMEYYE CAMİİ) 705 - 715
Şam'da Emevi halifelerinden Velid tarafından (705-715) Emeviye Camisi (Ümeyye Camisi), Romalılar zamanından kalan Jüpiter tapınağının üzerine inşaa edilmiştir. Romalılar zamanında burası tapınak iken, Bizanslılar zamanında kilise olarak faaliyet gösteriyormuş. Son olarakta Şam’ın fethinden sonra Cami haline dönüşen diktörtgen halindeki müthiş bir madeb. Burda Hz.Yahya (as) ve Hz.Hüseyin Efendimizin(kesik başı), Selahaddin Eyyubi’nin kabirleri bulunmakta. Adeta Şam’ın simgesi haline gelmiş. Caminin girişinde hala Roma döneminden kalma tarihi sütunlar ve yapılar mevcut. Geniş Bilgi ve resimler için Emeviye Cami.

HZ. YAHYA TÜRBESİ
Hz.Yahya peygamber, Kur'an'da adı geçen peygamberlerden biri. Zekeriya peygamberin oğludur. İsa peygamberden altı ay önce dünyaya gelmiştir. Dolayısıyla, Musa (a.s)'nın şeraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusudur. Küçüklüğünden itibaren saygılı ve ibadet ehli olduğu Kur'an'da şöyle haber verilmiştir. "(O'na çocukluğunda): Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut! (dedik). Henüz çocukken ona hikmeti verdik (Tevratı öğrettik). Tarafımızdan (ona) bir kalp yumuşaklığı vetemizlik (verdik). O, çok muttaki idi. Anasına ve babasına itaatli idi. Yahya (a.s)'da, babası Zekeriyya (a.s) gibi milleti tarafından şehid edildi.

HZ.HÜSEYİN’İN TÜRBESİ
Hz.Hüseyin efendimiz; Peygamberimizin küçük torunudur. Hicretin dördüncü yılında Medine'de doğmuştur. Ağabeyi Hz.Hasan'dan 1 yaş küçüktür. Resulullah, onu ve ağabeyini çok sever, zaman zaman onlarla oyun bile oynardı. Bazen namaz kılarken Hz.Hüseyin ve Hz.Hasan O'nun mübarek sırtına çıkar, O'da torunları düşmesin diye dikkat eder, secdeyi uzatırdı. Her hareketiyle Peygamberimize benzeyen Hz.Hüseyin, Hicretin 61.senesinde Küfe'liler tarafından hilafet vazifesini yüklenmek üzere çağırıldı. Aile ve efradını yanına alarak Küfe'ye doğru yola çıktı. Ancak Hz.Muaviye'nin yerine halife olan Yezit'in gönderdiği kuvvetli orduları tarafından Hz.Hüseyin, Kerbela'da sıkıştırılarak şehid edildi. Vefatı sırasında 57 yaşında bulunuyordu. Mübarek başının bulunduğu makam şu anda Şam'daki Emevi camiinin yanındaki özel bölümde ziyaret edilmektedir.

SÜLEYMANİYE CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Gezi boyunca en fazla hüzünlendiğim mekanlardan birisi. Zaten gezdiğimiz o kutsal mekanlarda ya şehid edilen bir peygamber bulunuyor veya şehid edilen Efendimizin ya torunu, ya da Kerbalada şehit edilen o kutlu insanların türbeleri bulunuyor.. Bu kez duygulanmama hatta bir köşede ağlamama vesile olan, şehid edilen bir kutlu insanın türbesi değil. Bu kez beni ağlatan son Osmanlı Padişahı Sultan Mehmed Vahidettin’in ihtişamsız mezarı. Bir portakal ağacının kenarında sessiz ve sedasız yatmakta. O ki Osmanlı devletinin son sultanı, o ki Ali Osmanlının son hükümdarı, atamız, ceddimiz. Fakat mezarı bile ülkesinden o kadar uzakta ki. Halbuki O’na sahip çıkmak Suriye devletine mi düşerdi. Hangi güç sokmadı ki kendi ülkesine. Ve diyar diyar uzaklarda bir portakal ağacının altında sade bir mezar içinde medfun bulunmakta. Ordaki görevli kişi arap şivesi ile oradaki yatan 17 kişinin (ki hepsi Osmanlı Padişahlarının ailelerinden insanlar kızları, oğulları, damatları) isimlerini teker teker isimlerini söylemekte ve arapça dedi ki “Son olarak hitami misk olmak üzere burdaki yatanda Sultan Mehmet Vahidettin hazretleridir. ruhuna elfatiha”. Sozu bitti ama bizde bittik. Kimsede ses seda kalmadı. Herkes kendi iç alemine bürünmüştü. Fatihalar dilimizde destanvari bir şekilde zuhur ederken ellerimiz gözlerimizdeki yaşları silerek fatihalarımıza eşlik ediyorken, bazılarımız da bir kac soru yöneltiyordu ordaki her masrafi Türkiyemiz tarafından karşılanan Suriyeli görevliye.

1550’li yıllarda Kanuni Sultan Süleyman; Mimar Sinan’a iki önemli eserin yapımı için emir verir. Birincisi İstanbul Süleymaniye külliyesi, ikincisi ise Şam Süleymaniye Külliyesi. Bir taraftan İstanbuldaki muhteşem yapı ile ilgilenen Mimar Sinan diğer taraftan Şam’daki külliye ile ilgilenir ve kendinin olmadığı zamanlarda külliye kalfası tarafından kontrol edilir. Baraka ırmağı kıyısında hac kafilelerine hizmet vermek için planlanmış bulunan Şam Süleymaniye Külliyesi; camii, aşhane, imarethane, medrese, cami, selimiye çarşısı gibi bölümleri ihtiva eden entegre bir külliyedir. Ordaki görevlinin her ihtiyacı Türkiye devleti tarafından karşılandığını öğrendik. Görevli; buraya çok sayıda devlet adamının geldiğini, Başta rahmetli Turgut ÖZAL, olmak üzüre, Necmettin ERBAKAN ve Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın burdaki mezarları ziyarete geldiğini söyledi. Özellikle Turgut ÖZAL’in dakikalarc ağladığını Başbakanımızın da uzun uzun Vahidettinin mezarının başından ayrılmadığını söyledi. 2004 yılına kadar bu külliyenin bahçesinde askeri müze varmış. Başbakanımızın ziyareti sonrası bunu bizzat yetkililere ilettiklerini ordaki askeri ucak ve muze malzemelerinin kaldıldığını öğrendik. Şu an ise masrafları tamamen Türkiye tarafından karşılanmak üzere başlatılan bir restorasyon çalışması var. Bu anlamda caminin içindeki çalışmalar devam ediyor.

MUHYİDDİN İBNİ ARABİ CAMİİ VE TÜRBESİ.
Genelde İslam dünyasında Şeyh-ül Ekber olarak tanınır. Tasavvuf dalında günümüze kadar ulaşan 500’e yakın eseri olan Muhyiddin İbn Arabi 1165 (h.560) te Endülüs’teki Mürsiyye(Murcia) kasabasında doğdu. İslam dünyasında ilim öğrenmek ve öğretmek için bir çok yerde bulundu. Bir ara Konya, Sivas ve Malatya’ya da geldi. Selçuklu hükümdarlarından izzet ikram gördü. Daha sonra Şam’a yerleşerek 1240 ta Şam’da vefât etti. Yavuz Sultan Selim tarafından 1517’de Şamda mezarı bulunarak türbe yaptırılmış, türbenin yanına da bir cami inşaa ettirilmiştir.

SELAHADDİN EYYÜBİ TÜRBESİ
Selahaddin-i Eyyubi: Tarihteki büyük komutanlardan Selahaddin-i Eyyubi 1137 yılında doğdu. Haçlı seferlerine ilk karşı koyan büyük kumandan, Haçlı orduları tarafından işgal edilen Kudüs'ü 1187 yılında yeniden fethetmiştir. Selahaddin-i Eyyubi, İslam dünyasında yetişen, ama Batılılarca da takdir edilen büyük bir kahramandır. Gerek Doğulu, gerekse Avrupalı kalemler tarafından hayatı, kahramanlığı, zaferleri, hoşgörüsü ile en çok merak edilen ve bu vesileyle romanlara, hikayelere, filmlere konu olan nadir tarihi şahsiyetlerden birisi bu büyük hükümdardır. Salahaddin-i Eyyubi'nin mezarının bulunduğu türbe Emeviye Camisi yanında bulunmaktadır. Ayrıca Selahaddin-i Eyyubi türbesinin avlusunda, 1914 yılında Filistin'de uçakları düşen ve ilk hava şehitlerimiz olan Fethi Bey, Sadık Bey ve Nuri Bey'in mezarları bulunmaktadır

HZ. BİLALİ HABEŞİ TÜRBESİ
Hz. Peygamber'e ilk iman edenlerden kutlu sahabelerden birisidir. Efendimizin müezzini de olan Bilali Habeşî, aslen Habeşistan'lıdır. Peygamber efendimizin vefatından ezan okumaya başladığı zaman hep bitirememiş. Efendimizin hasreti ona çok ağır gelmeye başlar. Ve bir süre sonra Medineyi terk eder. Fakat sonra gördüğü bir rüya üzerine Medine'ye yeniden gelir ve ezan okur. Ezanı dinleyen herkes efndimizin dirildiğini zanneder. Sanki Efendimiz kalkmış ta Bilal'e ezan okutmuş gibi herkes hıçkırıklara boğulmuştu. Yine fazla dayanamayan ve geri Şam'a dönen Bilal-ı Habeşi, 642 yılında Şam'da vefat etmiş, Ehli Beyt Mezarlığı olarak bilinen (Bab'üs Sağir) mezarlığa defnedilmiştir.

HAMİDİYE ÇARŞISI
Sultan Abdülhamid Han tarafından 1863 yılında yaptırılmıştır. Çarşının hemen girişinde Beşir ESAD’ın “Suriye’ye inanıyorum” diye büyükçe bir afişi bulunmakta. Oldukça kalabalık bir çarşı. Türkiyedeki tarihi kapalı çarşılar gibi. Kendimi bir anda İzmir’deki Kemeraltı çarşısında hissettim. Genelde giyim-tekstil ağırlıklı eşyaların satılmakta olduğu bir yer. Yaklaşık 1 km den fazla uzunluğu sahip. Çarşının sonunda ise Romalılar zamanında kalma sütunlar ve hemen akabinda Emevi Camisinin minareleri sizi karşılıyor.

TREN İSTASYONU
Yine 2. Abdülhamid Han tarafından başlatılan Hicaz Demiryolu projesi çerçevesinde, 1 Eylül 1900'da yapımana başlandı. Bu proje ile İstanbul, Şam üzerinden kutsal Mekke ve Medine'ye bağlanacaktı. Hesaplara göre İstanbul'dan Mekke'ye demiryolu ile ulaşım 120 saatte gerçekleşecekti. KASİYON TEPESİ Şehrin batı yakasında hakim olan yüksekce bir tepe. Özellikle geceleyin Şam’ı izlemek gerek. Her ne kadar soğuk bir zamana geldiysekte yinede izlemenin hazzını almadan geçemedik. Eteklerindeki gece kondularda Türk asıllı Suriyelilerin oturduklarını söylediler ki Muhyiddin Arababinin türbesi ve cami bu tepenin eteklerinde yer alıyor.

HAMA
HZ.ÖMER BİN ABDÜLAZİZİN TÜRBESİ

Emevî halîfelerinin sekizincisidir. 679 senesinde Medîne-i Münevvere'de doğmuştur. Annesi Hz. Ömer'in oğlu Asım’ın kızıdır. Hz.Ömer efendimizinde de torunudur. hazret-i Ömer’in oğlu Âsım’ın kızıdır. 720 senesinde zehirlenerek şehit edildi. Babası Abdülazîz b. Mervan, Mısır'a valî olunca birlikte Mısır'a gitti. Müteakiben ilim öğrenmek için Medîne-i Münevvere'ye döndü. Enes b. Malik, Abdullah b. Cafer et-Tayyar'dan ve Saîd b. el-Müseyyeb gibi büyük alim ve ariflerden ilim öğrendi. 3 seneye yakın Hilafeti sırasında, içte ve dışta fevkalade hayırlı işler yapmıştır. Fitnecilerin fitnesine maruz kalan Halife, 720 yılının Recep ayında zehirlenerek vefat etmiştir. Mezarı Halep'e 80 km mesafede bulunan Maarratün-Numan mevkiindedir.

HALEP
Suriye’nin Türkiye sınırına yakın illerinden birisi Halep. Şehirde önemli miktarda hristiyan nufusta yaşamakta. Vaktiyle Türkiyeden göç eden Ermeni nufusun çogu burda bulunmakta. Bu yüzden yer yer Türkçe konuşulanlara şahit oluyoruz. Nüfusu neredeyse Şam’ın ki kadar var. 6 milyon kişinin üstünde. Şam gibi tarihi çok eski olmasada yinede her yerinde Osmanlının izlerini gördüğümüz bir tarih şehri Halep. Şehrin büyük bölümünde Osmanlıdan kalma eserler mevcud. Halep çarşısı sokaklarının uzunluğu yaklaşık 10 km uzunluğunda ve sekiz kapısıyla şehrin en işlek ve en canlı yerlerinden birisi.

Şehrin kenarlarında modern anlamda üniversiteler ve yeni yeni mahalleler kurulmakta. Şehrin girişindeki yeni yerleşim birimlerinde Halep taşının hakim olduğu gözlemliyoruz.

ZEKERİYA (AS) CAMİ (UMEYYED CAMİ) 715 – 717
Zekeriya (AS) Camii, şehrin merkezinde, Halep kalesinin yamacında bir camidir. Yapımına Emevi Halifesi El Velid Bin Abdülmelik tarafından başlanmış ve 715-717'de Halife Süleyman döneminde bitirilmiştir. Memlüklüler ve Osmanlılar döneminde tamirler ve ekler yapılmıştır. İçerisinde Hz. Yahya'nın babası olan Hz. Zekeriya peygamberin türbesi de bulunmaktadır. Milleti İsrailoğulları tarafından şehid edilmiştir.

HALEP KALESİ
Eski zamanlardan kalma bir Hitit tapınağı olan kale, Halep’in en üst noktasındaki tepenin üzerine inşa edilmiştir. 10. Asırda haçlı ordularına karşı stratejik bir yer haline getirilen kale, bugünkü haline, Selahaddin Eyyubi’nin oğlu Malik el Zahir Gazi döneminde şehrin merkezi olarak yeniden inşa edilmiş ve çevresi 20 m. derinliğinde bir hendekle güçlendirilmiştir. Giriş kapısı, hendeğin üstüne açılır bir köprüyle karşıya bağlanmıştır.

SONUÇ OLARAK :
İki tane şehid peygamberin makamını gezmek ve oralarda dua etmek gerçekten ulvi bir iklimi de beraberinde getirip insanı sarıp sarmalıyor o lahuti atmosferiyle.
Hz.Hüseyinin makamında iken o anları yaşamış gibi oluyorsun. Ve şu soruları aklımıza getiriyor. Yahu, şehit eden müslüman edilen ise hem müslüman hem de efendimizin hutbe okurken dayanamayıp aşağıya inip sevip okşadığı ve hutbesine devam ettiği torunu Hz.Hüseyin. Bu kin bu nefret niye? Neyin peşindeydiler ki? Niye efendimiz öldükten sonra çok geçmeden, ki halife Hz.Osmanı bile şehid ediliyor. Hiç mi nasip almadılar efendimizden. Özellikle İrandan gelen Müslümanların, Hz.Ali efendimizin çocuklarının kabirleri başlarındaki kalabalık gruplarla ziyarete gelmeleri ama efendimizin eşleri (ümmü seleme,ümmü habibe)’nin mezarlarında hiç bir İranlı müslümanın olmayışı, oysa efendimizin torunu Hz.fatmanın kızı Zeynep annemizin kabirlerinde her yerin tıklım tıklım oluşu ister istemez düşündürüyor insanı.
Suriye gerçekten gezilecek görülecek bir yer. Ama daha geniş bir zaman ayırmak lazım. Gümrük kapısından vize 23 dolar karşılığı alınabiliyor. Özel araba ile gitmek isteyenlerin araçlarına Triptik belgesi alması gerekiyor. Yalnız dizel araçlardan 150 dolar ekstra vergi alınıyor. Çünkü otobüs kamyon ve ağır vasıtaların dışındaki bütün araçlar benzinli. Yaklaşık 1,5 ytl ye geliyor benzinin litresi.
Hayat gerçekten ucuz. Türkiye ile karşılaştırıldığı zaman arada çok büyük fark olmasada Suriye’nin daha ucuz olduğu görülüyor.
Son zamanlardaki bütün olumlu gelişmelere rağmen, ziyaret yerlerinde hala bir Türkçe bilgi yok. Oysa bizim çıktığımız hafta sonu 160 tane tur otobüsünün Suriye’ye giriş yaptığını öğrendik. Onca ziyarete rağmen ingilizce bilgi levhalarının yanında Türkçeninde olması gerekir ki, Hama’ya bağlı Maarratunuman kasabasında medfun bulunan Ömer bin Abdülaziz kabrinde de durum aynı idi. Hemen türbenin karşısında bulunan Belediye başkanlığına vardım. Ordaki yetkili ile görüşmek istedim. Belediye başkanının Idlep’te olduğunu söyledi. Ve biz orda iken yarım saat içinde üç tane Türk tur otobüsü oraya gelmişti. Bunca Türk ziyaretçiye rağmen neden bir Türkçe bilgi konulmadığını ve bunun Başkana iletmesini söyledim. Hak verdiler. Ve ne yazıkkı İslam dünyası tarafından 5. Halife olarak kabul edilen Ömer bin Abdülazizde zehirlenerek 40 yaşında şehid edildi. Son olarak denilebilir ki; Osmanlı ne muhteşem bir devletmiş, ne muhteşem bir nimetmiş ki hala izleri capcanlı ayakta durmakta.. bu da bize müthiş gurur vermekte. Gittiğimiz yerlerde Başbakanımıza olan sevgi ve alakayı bilmem anlatmaya gerek var m?

Gezi ile ilgili fotoğraflarım http://www.flickr.com/photos/hsn_kaya/ adresinde yorum ve anlatımları ile birlikte yer almaktadır.

Hulusi KAYA / KARAMAN 29 Nisan 2009

 Bu yazı 4537 defa okundu.
Önceki yazılar...
1

Güzel Düşünmek

2

Kurban bayramı ve fedakarlık

3

Okumak

4

Ben yazdım, peki ya siz?

5

DÜNYANIN EN GÜZEL KÖYÜ : “BOZKANDAK”

6

DUYUFUR RAHMAN (ALLAH'IN MİSAFİRLERİ) – (1)

7

DUYUFUR RAHMAN (ALLAH'IN MİSAFİRLERİ) – (2)

8

DİYAR-I ENDÜLÜS(İSPANYA GEZİSİ-2008)

9

Bir Eylül... Her Eylül

10

SURİYE GEZİSİ

11

Bayram Güzellikleri

12

GEÇMİŞİMİZ VE TARİHİMİZ

13

İNCE BİR ÇİZGİ...

14

Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır.

   
Başa Dön