Abidin Sever

HAC İBADETİ

(...) Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu. (...)
DEVAMI

 
Hulusi Kaya
  Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır

(...)Bununla birlikte Osman’lının hizmetleri de Kahireyi kuşatmış. Yapılan her eser ya onarılmış ya ilave edilmiş veya yeni yapılmış. El Ezher camisinden tutun da, Kahire kalesi dahil olmak üzere, Amr İbnul As cami gibi, Hz. Hüseyin Cami gibi kahire başyapıtlarında mutlaka izleri bulunuyor. Şimdi adım adım gezimizin detayları. (...)
DEVAMI

 
 
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 
Arama Yap

Google



 
Zekeriya Boray'ın kaleminden
KURAN’I KERİM; BATIL VE BATININ VELVELESİ…

      Tarih insanlığın yaratılışından bu yana Hak ile batılın mücadelesine şahitlik etmiş,ihtiyar dünyamız da Hak ile batılın mücadelesine bir çok kez sahne olmuştur. Batıl: Doğru ve haklı olmayan,çürük, temelsiz, Dinde yeri olmayan inanca verilen bir isim. Dün olduğu gibi bu günde batıla hak diye inanan, batılı benimseyen, savunan hatta insanlara kabul ettirmek için savaşanlar var. Batı ve batı düşüncesinde olanlar bugün batılın en büyük savunucularıdır. Bu savunma bazen savaşlarla olduğu gibi bazen psikolojik savaş bazen hakaretler, bazen de Hakkın en önem verdiği değerlere saldırmakla yapıyorlar. Allaha değişik isnatlarda bulunma, Kurana dil uzatma, yakma,insan eseri olduğunu iddia etme,şeytan ayetleri diye hakkında roman yazma,geçmiş insanların hikayelerini anlatan bir hikaye kitabıdır gibi safsata düşünceleri ileri sürme, peygamberimizi küçük düşürücü sözler ve karikatürlerle aşağılama ,kabe’nin resmi üzerinde iç çamaşırı sergisi açma,Müslümanlarla ve manevi değerleriyle alay etme yani velvele yapma gibi. Velvele:Gürültü.bağrışma,insanları telaş ve heyecana düşürme bununla kargaşa meydana getirme. Bunu’da İslam’a karşı olanların ,dinsizlerin (ki bu oran avrupa’da oldukça yüksek)Müslümanlara düşmanlık besleyenlerin yanında, kendi dinlerine göre din adamı sıfatı taşıyanların Papanın ,Papazların Rahip ve Rahibelerin,Hahamların Hahambaşıların yapması gerçekten bana çok garip geliyor. Rabbimiz tarafından Cebrail A.S tarafından Hz İsa A.S gönderilen Hak dinde (muharref –bozulmayan)yani Hiristiyanlık’ta İslam’ın daha doğrusu Peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.V) geleceği haber verilmiş olmasına rağmen bunları yapmaları gerçekten garip. Çünkü Kuranı Kerimin saf suresinin 6. Ayetinde Yüce Rabbimiz aynen şöyle bildiriyor “ Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.” Kuranı Kerimin bu açık beyanına rağmen Amerikanın Florida eyaletinin Gainesville kentinde 11 Eylül’de Kur’an-ı Kerim’in kopyasını yakacağını açıklayarak tüm gözleri üzerine çeviren 58 yaşındaki rahip Terry Jones’un geçen yıl kentte insanlara üzerinde “İslam Şeytandır” yazılı tişörtler dağıtıp, yaklaşık 50 kişilik cemaatin geldiği kilisesinin bahçesine aynı yönde pankart asarak Amerikan medyasında manşet olan Jones’a, Kur’an-ı Kerim’le ilgili olarak ne bildiğinin sorulması üzerine “Bu konuda hiçbir tecrübesi ve bilgisi olmadığını” itiraf eden Jones, sadece İncil’in dediklerini bildiğini dile getirdi.Bu nasıl Rahip ki Hz İsa’nın A.S yukarıdaki beyanından haberi yok.Biz bu oyunları çok gördük. Bunların bazıları yeni değil, İslam’ın ilk inmeye ,batılın yerine hakkın ikame edilmeye başladığı zamanlarda da bu oyunların oynandığını Kuranı Kerim Fussilet Suresi 26 ayette bize şöyle haber veriyor.“İnkar edenler: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki üstün gelirsiniz,” dediler.”

Kâfirler diyorlar ki, “sakın ha şu Kur’an’ı dinlemeyin. Onun hakkında yaygaralar yapın. Islıklar çalarak, gürültüler çıkararak hem kendinizi, hem de insanları bu kitabı dinlemekten alıkoyun. Böylece belki ona karşı galip gelirsiniz.” Kâfirler bu konudaki yasayı çok iyi biliyorlardı. Kur’an’ı duymayan insanları, Kur’an bilgisinden mahrum kalmış insanları, Kitaplarından habersiz yaşayan insanları kontrolleri altında tutmanın kolaylığını biliyorlardı. Onun için ısrarla Allah’ın kitabını duymamaya, duyurmamaya çalışıyorlardı. Allah’ın kitabını, Allah’ın ayetlerini kamufle etmeye, örtmeye ve gündemden düşürmeye çalışıyorlardı.

Kesin olarak biliyorlardı ki, insanlar kendi fıtratlarına seslenen Rablerinden gelen kitaplarını duydukları, kitaplarıyla tanıştıkları, Allah’ın talimatlarına, Allah’ın kanunlarına muttali oldukları zaman kesinlikle kendilerininkine değer vermeyecekler, kendilerine kul köle olmayacaklardı.İşte Hz Ömerin Müslüman oluşu Eniştesi ve kız kardeşinin okuduğu Kuranı duyunca etkisinde kalmış Peygamberimizi öldürmeye giderken İslamla ihya olmuştu. Bu yasayı çok iyi bilen kâfirler şöyle diyorlardı: “Şimdi bu insanlar eğer Allah ayetlerini duyarlarsa o zaman bizimkilere mi uyacaklar, yoksa Allah’ınkilere mi? Bizi mi dinleyecekler, yoksa Allah’ı mı? Böyle bir kaosu yaşamaktansa, en iyisi biz bunlara Allah’ınkileri duyurmayalım.” “Gürültü yapın, müzik çalın, lağviyyat(Beyhude,boş sözler ,işler) adına, lehviyyat(oyunlar,eğlenceler) adına bir şeyler gündeme getirin, gündemi değiştirin. Ekonomi deyin, kazanma deyin, harcama, kalkınma, seçim,isyan ayaklanma deyin geçim deyin ve bu Müslümanların Kur’an’la meşgul olmalarını engelleyin. Ya da piyasaya farklı kitaplar çıkarın, farklı liderler ve önderler çıkarın ki, müslümanlar Kur’an’a gitmesinler, peygamberleriyle tanışmasınlar,” diyorlardı. Bu konuda yasayı bilen kâfirler gerçekten de pek çokları konusunda muvaffak oluyorlardı. Allah’ın kulları farklı gündemler, farklı kitaplar, farklı önderler peşinde koşarlarken, kitaplarını tanıma imkânı bulamayacak, peygamberleriyle ilgilenme zamanı bulamayacaklardı.Ancak onların dediği gibi olmadı olmayacakta. Yüce Rabbimiz Nasr suresinde “İnsanların Allahın Dinine bölük bölük, fevc fevc, kabile kabile, millet millet girdiğini gördüğünde…”buyuruyor. İslam’ın ilk yıllarında nasıl buna engel olamadılarsa Allahın yardım ve inayetiyle bugünde ne yaparlarsa yapsınlar engel olamayacaklar.Merhum Mehmet Akif Ersoy istiklal Marşımızın bir beytinde nede güzel söylemiş.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
U L U S U N, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar? ,


Burada“Ulusun Kelimesi üzerinde durmak istiyorum.Ulusun:Fazilet bakımından çok büyük,meziyet ve nitelikleri bakımından büyük olan şeylere verilen bir sıfat yücelik..Ulu çınar ,ulu dağ, ulu cami,Ulu Rabbim gibi. Merhum Akif Müslüman Türk milletine sen kalbinde taşıdığın imanla çok büyüksün diyor.Ulusunun diğer bir anlamı tamda konumuza yakışır bir anlam:Köpeklerin ve kurtların uzun ve sinir bozucu bir sesle ağlar gibi bağırmalarına deniyor. İşte garplılar batılılar ve batıla dalanlar için Mehmet Akif bırakın hak ve hakikati örtmek,yok etmek, mağlup etmek için ulusunlar..! dursunlar…!Sende bu sarsılmaz iman olduktan sonra hiç ama hiç korkma diyor. Bunu en güzel örneği tarihimizin şeref levhası ÇANAKKALE savaşları var.Garplılar buradan ders almamışa benziyorlar. bilmem başka söze hacet var mı?
Bakın En’âm sûresinin 26. Ayetinde bu husus şöyle anlatılır:
“Onlar hem kendileri Kur’an’dan uzaklaşırlar hem de insanları ondan uzaklaştırırlar. Böylece kendi kendilerini mahvederler de farkına varamazlar.”

Hem Kur’an’a masal diyorlar, hem de insanları, kölelerini, çocuklarını men ediyorlar o kitaptan. “Aman duymayın, dinlemeyin,” diyerek insanları ondan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Dinlemiyorlar, din-letmiyorlardı. Gürültü çıkararak engellemeye çalışıyorlar, el çırpmayla, müzikle engellemeye çalışıyorlardı. Bakıyoruz, bugün de zalimler insanları Allah’ın kitabından, Allah’ın dininden alıkoymak istiyorlar. Din eğitimini yasaklamaya çalışıyorlar. Allah’ın kullarının Allah kitabını duymalarına engel olmaya çalışıyorlar. “Aman bu insanlar dinle tanışmasınlar! Aman bu insanlar Kur’an’la, kitaplarıyla tanışmasınlar!” diye insanlarla kitapları arasına engeller koyuyorlar. O gün de, bugün de din düşmanlarının yaptıkları şey budur. Bakın Rabbimiz Al-i İmran sûresinin 98,99. ayetinde de bu hususu şöyle anlatır:“De ki: “Ey kitap ehli! Allah sizin yaptıklarını görüp dururken Allah’ın âyetlerini niçin örtbas etmeye çalışıyorsunuz?” De ki: “Ey kitap ehli! Sizler doğru olduğuna şahitken niçin dini eğri büğrü göstermeye çalışarak mü’-inleri dinlerinden çevirmeye çalışıyorsunuz?”

Diyor ki Rabbimiz: “Ey ehl-i kitap! Ey Yahudi ve Hıristiyanlar! Ne oluyor size! Nereden alıyorsunuz bu gücü? Kafa çalıştırıyor, şeytanlık yapıyor ve Allah’ın âyetlerini örtmeye, örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Allah kullarına, Allah’ın âyetlerini duyurmamaya çalışıyorsunuz. Neden Allah’ın kullarını Allah yolundan saptırmaya çalışıyorsunuz? Neden Allah’ın dinini eğri büğrü göstermek sûretiyle insanları dinden uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz?”

Dünün kitap ehli de aynı şeyi yapıyordu. Bugünün ehl-i kitapları da kendilerinin bu dinin mensubu olduklarını söyleyen, ama dinle, diyânetle en küçük bir alâkaları bulunmayan zalimler de, “aman bu insanlar dinleriyle tanışmasınlar, kitaplarıyla buluşmasınlar,” diye ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bütün propaganda imkânlarını kullanıyorlar. Ey Batı ve batıla dalanlar ne yaparsanız yapın Hak ve Hakikati örtemezsiniz. Çünkü Rabbim Kuranı Kerimin İsra Suresinin 81. ayetinde aynen şöyle buyuruyor. De ki:“Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkumdur.”

«De ki: Hak oldu. Çünkü gerçekten bâtıl yok olmaya mahkûmdur.»
Cenâb-ı Hak bu âyetle, İslâm'ın yükselip başarıya erişeceğini, bunun karşısında bâtılın giderilip yok edileceğini ilân ederken, şu çok önemli hu¬susa mü'minlerin dikkatini çekiyor: Doğru bulunmayınca eğri ortadan kalk¬maz, hak gelmeyince bâtıl gitmez. Hakkın gelebilmesi, onu temsîl edenle¬rin Kur'ân'ın gölgesinde, ilâhî hoşnutluk doğrultusunda bâtılı ezecek bir kuvvet oluşturmalarıyla; maddî ve mânevi silah, araç ve gereçleri biraraya getirip bütünleştirmeleriyle mümkündür.

Cihan Peygamberi Hz. Muhammed (A.S.) Efendimiz de Allah'tan aldı¬ğı bu talimat üzerine önce Mekke'deki, sonra da çevresindeki ve Arap Yarımadası'ndaki putları ve onlara tapanları alaşağı edebilmek için sözü edilen iki kuvveti bir araya getirip bütünleştirdi ve öylece aldığı cihad em¬riyle yola çıktı. Neticesi ise, bilindiği gibi, son derece parlak olmuştur.

Nitekim İbn Mes'ud (R.A.) diyor ki:
«Mekke fethedildiği gün Resûlüllah (A.S.) Efendimiz mütevazi bir eda, mahviyetkâr bir tavır içinde şehre girdi. Kabe'nin etrafında 360 kadar diki¬li put bulunuyordu. Elindeki bastonuyla onlara bir bir dokunup devirirken, «Hak geldi, bâtıl yok oldu. Zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur» mealindeki âyeti okuyordu.» O bakımdan İlim adamları âyetteki «hak» tâbirini «İslâm» ve «Kur'ân» ile tefsîr etmişlerdir. Şüphesiz ki bu yorum, ilâhî murada uygun olmuş, hakkı temsîl eden İslâm ve Kur'ân sağlam imân sahiplerinin elinde ve di¬linde yenilmez bir kudret olarak bâtılın beynini parçalamış ve dünyada bir eşine daha rastlanmayan bir inkılâp yapmıştır. Cenâb-ı Hak bu hususu en duyarlı bir anlatımla Enbiyâ sûresinnin 18. Ayetinde şöyle açıklamaktadır: «Hayır, biz hakkı bâtılın üzerine fırlatırız da onun beynini parçalar; bir de bakarsın ki bâtıl yok oluvermiştir. Allah’a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size!»

Batıla dalanlar ve batılılar bizim inançlarımızla,ibadetlerimizle,mukaddesatımızla ,maddi ve manevi değerlerimizle alayda etseler, çamur da atsalar, saldırsalar da,biz onlara MEVLANA Hazretlerinin diliyle bir çağrı yapalım.
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...


Rahman ve Rahim olan Rabbim Zümer süresi 53 ayette bütün kullarına seslenerek De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

ALLAHIN SELAMI, RAHMETİ, BEREKETİ, LÜTUF VE İHSANI HEPİNİZİN ÜZERİNE OLSUN...

Zekeriya BORAY , 04.01.2011 CUMA
75.Yıl Şehitler İlköğretim Okulu Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi Öğretmeni KARAMAN
EMAİL:Zekeriya.boray@gmail.com



 Bu yazı 2905 defa okundu.
Önceki yazılar...
1

Hayra Davet

2

Kıyamete kadar savaş

3

BİR İNSAN=BÜTÜN İNSANLAR

4

KIYMETİNİ BİLİN…

5

SAKIN DENGEYİ BOZMAYIN…

6

KURAN’I KERİM; BATIL VE BATININ VELVELESİ…

7

KURAN : KARŞITKLARINA MEYDAN OKUYOR…

8

KUR’AN’I KERÎMİ OKUMAK, ANLAMAK VE YAŞAMAK( 1)…

   
Başa Dön