Abidin Sever

HAC İBADETİ

(...) Çoluk çocuğumuz bile bizim için bir imtihandır. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur: “Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır”(Enfal:8/28. Oğluna olan sevgin bile, seni deneme yoludur. Hz. İsmail’in sevgisi Hz. İbrahim için bir imtihandı; şeytanla karşılaşmalarında onun tek zayıf yönü olmuştu bu. (...)
DEVAMI

 
Hulusi Kaya
  Binlerce yıl Tarihe tanıklık eden Ülke: Mısır

(...)Bununla birlikte Osman’lının hizmetleri de Kahireyi kuşatmış. Yapılan her eser ya onarılmış ya ilave edilmiş veya yeni yapılmış. El Ezher camisinden tutun da, Kahire kalesi dahil olmak üzere, Amr İbnul As cami gibi, Hz. Hüseyin Cami gibi kahire başyapıtlarında mutlaka izleri bulunuyor. Şimdi adım adım gezimizin detayları. (...)
DEVAMI

 
 
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 
Arama Yap

Google



 
Abidin Sever'in kaleminden

RAMAZAN ve İBADETLERİMİZ
-1-

Allah Teâlâ’ya bizi bu rahmet ayına eriştirdiği için hamd ediyor, O’nun sevgili kulu ve elçisi, âlemlere rahmet olan Muhammed Mustafa (s.a.v) efendimize salât ve selam ediyoruz.

Geçtiğimiz sene Ramazan ayında beraber oruç tuttuğumuz ve namaz kıldığımız pek çok kardeşimiz, ömürleri vefa etmediği için bu ramazana yetişemediler. Onlara ve ebedi âleme göç eden bütün kardeşlerimize Allah’tan rahmet dilerim, mekânları cennet olsun.

Bundan sonraki ramazanlara erişip erişmeyeceğimizi bilemiyoruz. Ömrümüzün ne kadarı gitti ve ne kadarı kaldığı hakkında da kesin bir bilgimiz yoktur. Bunun için bu mübarek ayı iyi değerlendirmeli, Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmalıyız. Bu ayı diğer aylardan ayıran birtakım özellikler vardı

Ramazan ayı, hayatımızda seçkin yeri olan bir aydır. İnsanlar bu ay girer girmez, diğer aylardan farklı bir yaşantı içine girer. Gündüz yemek, içmek gibi hayati zevklerden ve türlü aşırılıklardan çekinerek tuttuğumuz oruçlarla, geceleri dini bir vecd içinde kıldığımız teravih namazları ile gönüllerimize imanın ilahi huzmeleri dökülmeye başlar.

Ramazan ayı, rahmeti ve bereketi bol bir aydır. Bu ayın gelmesi ile iyilikler çoğalır, kötülükler azalır, yoksullara ve düşkünlere yardım elleri uzanır.

Evet, bu ay rahmet ayıdır. Çünkü Peygamberimiz, bu ayın rahmet ve mağfiret ayı olduğunu bildirmiştir. Bu ayın, hiçbir ayla kıyaslayamayacak üstünlüğü vardır. Esasen aylar ve günler, zamanın dilimleri olmak itibariyle aralarında bir fark yoktur. Ancak bazı önemli olayların meydana geldiği ay ve günler, diğer zaman dilimlerine göre farklıdır, farklı kabul edilir. İşte Ramazan ayı da bu farklı zaman dilimlerinden biridir. Çünkü insanlığın kararan ufkunu aydınlatana Kur’an-ı Kerim, bu ayda inmeye başlamıştır. İslam’ın beş temel ibadetinden biri olan oruç, bu aya tahsis edilmiştir. İnsanı Allah’a yaklaştıran nafile ibadetlerimizden biri olan Teravih namazı bu ayın gecelerini nurlandırmaktadır. Malî ibadetlerimizden biri olan, Fıtır sadakası da bu ayın sonunda verilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Ramazan ayı ile ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır. “Ramazan ayı (öylesine faziletli bir aydır ki) insanlara yol gösterici ve doğruyu eğriden ayırmanın delilleri olarak Kur’an (bu ayda) indirildi. (Bakara 185)

Ebu Hureyre (r.a) ‘den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur. “Ramazan girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur. (Buharı)

Hadisi şerifte ifade edilen; cennet kapılarının açılması, Allah’ın rahmetinden, cehennem kapılarının kapanması ise, kötülüklerin azalmasından, şeytanların zincire vurulması da şeytanın faaliyetlerinin etkisiz kaldığından kinayedir.

Ramazan ayı, ibadetler ayıdır. Peygamberimiz bu ayda kendisini tamamen ibadete verir, hele ramazanın son on gününü itikafla (mescide kapanarak) geçirirdi.

İbni Abbas (r.a) Peygamberimizin ramazan hayatını şöyle anlatır: “Peygamberimiz insanların en cömerdi idi. Kendisine vahiy getiren melek Cebrail (a.s) ile ramazan ayında karşılaştığı zaman cömertliği doruk noktasına erişirdi. Cebrail (a.s) ramazanın her gecesinde Peygamberimizle buluşup, Kur’an okurlardı. İşte böylece Peygamberimiz, Cebrail (a.s) ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha yararlı olurdu.

Hz. Aişe (r.a) anlatıyor : “Ramazan-ı şerifin son on günü girince Peygamberimiz (ibadet konusunda) ciddi bir gayret gösterirdi. Geceyi ibadetle geçirir, ailesini de ibadet için uyarırdı. işte her şeyde olduğu gibi ramazan ayını değerlendirme konusunda da örnek alacağımız insan, Peygamberimizdir. Onu örnek alan yanılmaz ve zararlı çıkmaz.

Ramazan’da ibadetlerimiz;

Ramazan ayına mahsus ibadetlerimizin başında oruç gelir. İslam’ın beş temel ibadetinden biri olan oruç, ramazan ayına tahsis edilmiş bir ibadettir.

Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretinden bir buçuk yıl sonra farz kılınmış olan oruç, kitap, sünnet ve icma ile sabittir.

Kur’an-ı Kerimde: Ey Müminler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. (Bakara 183)

İslam’ın beş temel ibadet üzerine kurulduğunu söyleyen Peygamberimiz, bunlardan birinin de ramazan ayı orucu olduğunu bildirmiştir.

Bedeni bir ibadet olan orucun, diğer namaz ve hac gibi ibadetlerden farklı yönleri vardır. Nefse ağır gelen bir ibadet olduğu kadar da neşeli bir ibadettir. Oruç tutmakla yükümlü olmayan çocukların bu ibadete gösterdikleri ilgi bunun ifadesidir.

Oruçtaki bu neşenin kaynağı, hiç şüphesiz kişinin iradesine hakim olmasıdır. Oruçlu iftar sofrasına oturup, Peygamberimizden rivayet edilen: “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açıyorum. (Ey mağfireti bol Allah’ım, günahlarımı bağışla”) diye dua etmesi, onu neşe ve sevincin zirvesine yükseltir.

Peygamberimiz, oruçlunun iftar sofrasındaki neşesini şu sözleri ile ifade etmişlerdir. “Oruçlunun iki sevinci vardır. Birisi iftar zamanındaki sevincidir. Diğeri ise tuttuğu oruçla Allah’a kavuştuğu ve orucunun mükafatına erdiği zamanki sevincidir.”

Oruç tutanlara Allah Teâlâ’nın kıyamet günü özel muamele yapacağını Peygamberimiz müjdelemiştir. Peygamberimiz Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu bildirmiştir. “Âdemoğlunun her ameli (nin karşılığı kendisine) kat kat verilir. Bir iyiliğe on katından yedi yüze kadar mükâfatlandırılır. Oruç hariç. O benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm. Çünkü (oruçlu) yemesini ve nefsanî arzularını sırf benim için (benim rızamı kazanmak için) terk ediyor,” Buharı de Sehl b. Sa’d’ın rivayetinde Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Cennette Rey yan’ denilen bir kapı vardır ki, kıyamet gününde bu kapıdan ancak oruç tutanlar girecektir. Bunlardan başkaları giremez. Oruçlular nerede? Diye çağrılır. Onlarda kalkıp o kapıdan girerler. Oruçlular girdikten sonra kapı kapanır ve oradan hiç kimse giremez.”

Değerli kardeşlerim !, her ibadette olduğu gibi oruç ibadetinde de fert ve toplum için pek çok yararlar vardır. Kur’an-ı Kerim’de oruçtan ve orucun hikmetinden söz edilirken : “Umulur ki oruçla günahlardan korunursunuz.” Oruç sayesinde insanın günah işlemekten, başkalarına hile ve haksızlık yapmaktan sakınacağı duyurulmuştur. Çünkü sakıncalı olmayan yemeyi ve içmeyi Allah rızası için belli bir süre terk eden oruçlu, O’nun yasakladığı söz ve işlerden sakınmak durumundadır. Aksi halde orucun bir anlamı kalmaz. Nitekim Peygamberimiz:

“Oruç bir kalkandır; (Oruçluyu kötülüklerden korur), oruçlu kötü söz söylemesin. Oruçlu, kendisi ile itişmek ve kötü söz ve harekette, davranışta bulunmak isteyen iki defa ben oruçluyum desin. Ruhunu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, oruçlu ağzın açlık kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”

Bir başka hadis: “Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah Teâlâ onun yemesini, içmesini bırakmasına (yani oruç tutmasına) değer vermez.”

Yine Peygamberimiz : “Oruç tutan öyle insanlar var ki, ellerine açlık ve susuzluktan başka bir şey geçmez.” Buyurmuştur.

Oruç İnsanda Başkalarına Yardım Etme Duygularını Geliştirir

Çoğu varlıklı insanlar, yoksulların çektiklerini bilmezler. Varlıklı kimse tuttuğu orucun nefse olan etkisini tadar da, yıl boyu açlık çeken ve yokluk içinde kıvranan yoksulları ve kimsesiz çocukları düşünür; onlara karşı gönlünü şefkat ve yardım duyguları uyanır.

Hz. Aişe Peygamberimizin vefatından sonra ne zaman bir yemek yese, Peygamberimizi hatırlayarak ağlamaya başlardı. Bir defasında niçin ağladığı kendisine sorulunca şu cevabı vermiştir. “Hz. Muhammed (s.a.v) sağlığında doyasıya bir günde iki defa yemek yememiştir. Onu hatırladığım için ağlıyorum.

İşte oruç, insana yoksulların çektikleri sıkıntıyı yaşatır da onlara yardım elini uzatma alışkanlığı kazandırır.

Oruç Sağlığı Korur

Orucun sağlık ve tedavi yönünden de önemi büyüktür. Peygamberimiz: “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız.” Buyurmuştur.

İnsan vücudunun bütün gün çalışarak yorulan organları uyku ile dinlendiği gibi, bir yıl durmadan çalışan mide ve sindirim organları da oruç sayesinde dinlenir ve görevlerini daha iyi yapma imkânı kazanır. Peygamberimizin ifadeleri ile mide, hastalıkların evidir. Perhiz de, en etkili tedavidir. Birçok hastalıkların tedavisinde doktorların perhiz ve diyet tavsiye etmeleri bunu teyit etmektedir.

Oruç İnsanı Sabra Alıştırır

Zor işler sabırla başarılır ve her engel onunla aşılır. Bunun için Kur’an-ı Kerim’de sabredenler müjdelenmiş ve sonsuz ecirle ödüllendirilecekleri vaat edilmiştir.

Oruç Nimetlerin Kadrini Öğretir

İnsan eriştiği nimetlerin kıymetini, ancak bu nimetler elden çıktıktan sonra anlar. Ama iş işten geçtiği için bir yararı olmaz. Oruç, insanı belli bir süre de olsa nimetlerden uzaklaştırır ve nimetlerin kadrini öğretir.

Oruç Toplum Hayatını da Olumlu Şekilde Etkiler

Oruç tutanlar nefsin aşırı derecedeki istekleri durdurmak ve iradelerine hâkim olmak için büyük güç kazanırlar. Yüce Mevlanın emirlerine itaat eder, yasaklarından kaçınırlar. Birbirlerine karşı iyi ilişkiler içinde bulunur, görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye, iyi bir insan olmaya çalışırlar. Bunda bütün ibadetlerin olduğu kadar orucun da etkisi vardır.

Oruç, ergenlik çağına gelmiş, akıllı, Müslüman erkek ve kadınlara farzdır. Ancak oruç kendilerine farz olanlardan hasta olanlar ile yolcu olanlar, oruç tutmayabilirler. Hasta olanlar iyileştiklerinde, yolcu olanlar da evlerine döndüklerinde, yedikleri günlerin sayısı kadar oruç tutar, kaza ederler. Nitekim Kur’an-ı Kerimde: “Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (orucunu yer ve tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder.” Buyurmuştur. (Bakara 184)

Hasta bakıcıların, gebe ve emzikli kadınların durumları da aynıdır. Oruç tuttukları takdirde kendileri veya çocukları zarar görecekse veya gereği gibi hastaya bakamayacaklarsa, bunlar da sonradan tutmak üzere oruçlarını yiyebilirler. Çünkü dinde zorluk yok, kolaylık vardır.

Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan veya iyileşmesi mümkün olmayan hastalar da oruç tutmazlar, yedikleri her gün için yoksula bir fidye verirler. Fidye vermeye ekonomik durumları müsait olmayanlar Allah’tan af ve mağfiret dilerler. Nitekim Kur’an-ı Kerimde : “Oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere (Her gün için) yoksulu doyuracak fidye gerekir.” Buyrulmaktadır.

Adet gören veya loğusa olan kadınlar ise namaz kılamaz, oruç tutamazlar. Ancak bu halleri geçtikten sonra, namazları değil, sadece yedikleri günleri kaza ederler.

Fatıma binti Ebî Hubeys, Peygamberimize gelerek “Ey Allah’ın Resulü, ben istihzalı (yani tenasül organında devamlı kan gelen) bir kadınım, hiç temizlenemiyorum. Acaba namazı bıraksam mı? Diye sordu. Peygamberimiz : “O, bir hastalık sebebiyle gelen bir kandır, hayız kanı değildir. Adet görme günleri gelince namazı bırak, temizlendiğin vakit kanı yıka ve namazını kıl.” Buyurdu.

Abidin Sever 14-07-2011 Karaman

 Bu yazı 2742 defa okundu.
Önceki yazılar...
1

Medine’de babası vefat eden bir çocuğun babasına yazdığı mektup

2

Örnek Yaşantı

3

Ya Resulallah

4

Tarihteki Türkler 

5

HESAP VERMEK 

6

KOMŞULUK 

7

Ahiretten Mektup... 

8

Hazreti Ömer.... 

9

HAZRETİ EBUBEKİR’DEN HİKMETLİ SÖZLER...

10

Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse 

11

Eskiden... 

12

KIYAMET GÜNÜ ALLAH'IN GÖLGESİNDEKİ YEDİ SINIF İNSAN

13

HASET -1-

14

HASET -2-

15

RAMAZAN ve İBADETLERİMİZ -1-

16

RAMAZAN ve Teravih namazı -2-

17

Dua, RAMAZAN ve Kur'an

18

KÖTÜ HUYLAR

19

Görev ve Sorumluluk

20

Hz. Peygamberin Tebliğ Usulleri

21

AFFEYLE

22

Acımak… Geç Kalmadan!

23

HAC İBADETİ...

   
Başa Dön