Acımak� Ge� Kalmadan!
Merhamet; affetmek, acımak, bağışlamak anlamına gelen �rahmet� k�k�ndendir. Y�ce Yaratıcımızın da, rahmet kelimesinden gelen biri �Rahm�n� ve diğeri �Rah�m� olmak �zere iki sıfatı vardır Kur�an-ı Kerimde Y�ce Rabbimiz "Benim rahmetim her şeyi i�ine almıştır"(Araf suresi :156) buyurmaktadır. Merhamet kavramı kula izafe edildiğinde, insanların birbirlerine şefkat g�stermelerini, karşılıklı saygıyı ve diğer canlılara da acımayı ifade eder.
Başkalarına karşı şefkatli olma ve onlara merhametli davranma insan� bir davranıştır. Ne var ki herkes bunu kolay ve aynı d�zeyde ger�ekleştiremez. ��nk� insanoğlu, merhamet duygusuna sahip olduğu gibi kin tutma, d�şmanlık yapma duygularına da sahiptir. Bu y�zden o, i�inde zaman zaman bu iki duygunun savaşına şahit olur. Bu gayet normaldir. Normal sayılamayacak bir şey var ise o da, insanın b�yle bir kavga karşısında seyirci kalması, daha k�t�s� bu kavganın mağlubiyet hissesinden payını almasıdır. O halde yapılacak şey, seyreden taraf olma yerine insanlığın, aklın ve iz�anın inancın gereğini yapmaktır��
Hatırlarsınız millet�e yakın bir zamanda sarsıldığımız Soma faciası var. acının, ıztırabın, g�zyaşının doruğa �ıktığı hadise. Bu acı olay karşısında merhametin, acımanın, yardımlaşmanın, yaraları sarmanın, elleri semaya kaldırıp m�barek �� aylar i�erisinde bir daha �mmete b�yle bir g�zyaşı d�kt�rmemesi i�in eşsiz merhamet sahibi olan Alemlerin Rabbine yalvarmanın tam zamanı değilmi?.
Peki bizim ve her insanın bizzat sahip olduğu merhamet hislerimizi neden anında ve hi� teredd�t etmeden devreye sokamıyoruz.? �aresiz insanların yardımına koşma hususunda neden ge� kalıyoruz?� Acaba insanlara karşı olabildiğince şefkat, merhamet hisleriyle y�nelmek i�in bir deprem, bir doğal afet, bir musibet veya herhangi bir ağır hastalık anını mı bekleyeceğiz? Ge� kalmış olmaz mıyız o zaman? �ok fazla ve yeterince yapacak şeyimiz olmayabilir b�yle bir durumda. Allah (c.c.) aşkına ne olur; insanlara iş verenler, aş verenler, insanlık hayrına �alıştığını s�yleyenler, olası bir felakette (can veren bir kişi bile olsa) masum insanlara zamanında acısalar, maddi b�t�n imk�nlarını ve teknolojilerini bu insanlar i�in seferber etseler, yaptıkları her işi servetleri-m�lkleri gibi sağlam tutsalar, yaptıkları her şeyi sağlam yapsalar olmazmı?. Zamanında insaflı, merhametli olsalar da insanların kalplerini, g�n�llerini kırmasalar, �ocukları ağlatmasalar, onları yetim- �ks�z bırakmasalar, anneler-babalar k�şelerde i�in i�in ağlayıp kıvranmasa, bayraklarımız şahlanıp dalgalanırken, yarıya inmese, canlar hi� incinmese, masumlar �z�lmese�
Bunu yapmak i�in galiba herkesin şefkat kahramanı �Anne�ler gibi olmaya �alışması lazım. Bu merhamet duygusu her insanın fıtratında zaten doğuştan mevcuttur. ��nk� Erham��r-Rahim�n olan Rabbimiz (cc) bizlere o sonsuz şefkatinden k���k bir par�a l�tfetmiştir.
Efendimiz (sav) buyururki:
�Allah Te�l� rahmetini y�z par�aya ayırmış, doksan dokuzunu kendi katında bırakmış ve bir c�z�n� yery�z�ne indirmiştir. Halk bu par�adan (aldığı hisseden) dolayı birbirine acırlar. Hatta kısrak, yavrusuna dokunur (da bir yerini acıtır) diye, (onu emzirirken) ayağını kaldırır.�
Dinimiz, bize yaratıcımızı(c.c) Rahman ve Rahim olarak tanıtıyor. �yleyse Allah�ın bu gibi sıfatlarıyla vasıflanıp O�nun, �lemlere rahmet olarak g�nderdiği efendisinin ahl�kıyla ahl�klanıp insanlara y�nelik hep iyi duygular beslememiz bize maddi ve manevi daha �ok fayda sağlayacaktır. İşte o zaman İnsan olmanın hazzı duyulacak, insanlar arası beşer� ilişkilerde �kendisi i�in istemediğini başkası i�inde istemez� ilkesi hayatımıza ve b�t�n zamanlarımıza h�kim olacaktır.
Neticesinde hayatı l�tuflar ve nimetler i�inde ge�irme veya orada �aresizlik, pişmanlık ve ebedi azap i�inde kalmak var. İnsan, bu zor sınavdan ge�erken i�erdeki Nefis ve dışarıdaki Şeytan�ın ortak taarruzlarına a�ık bir şekilde hedefi olur. İşi ger�ekten �ok zordur insanın. Bu iki d�şmanın ve onların hoş cazip ve şaşaalı g�sterdiği s�sl� ama k�t� şeylerin tesirinde kalan, o bitmez t�kenmez nimetlerin bulunduğu ebedi aleme doğru yol alırken, istikametini �ok iyi se�melidir. Bunu beceremeyen insandan, merhamet edilmeye değer başka bir h�l var mıdır? Ne dersiniz? D�nyalık malını-m�lk�n�, sağlığını, dostlarını kaybetmiş bir insana herkes acıyor.. Ama Ahiret denen b�t�n g�zelliklerin bir arada bulunduğu bir diyarı kaybetme durumundaki insanlara acımakta gevşeklik mi g�steriyoruz?
�Rahmet Peygamberi�nin (sav), hayata g�zlerini a�ar a�maz ��mmet� �mmet� dediğini b�t�n �limlerimiz naklederler. Ayrıca O�nun hayatına kısaca bir g�z atılsa sadece insanlara değil b�t�n canlılara karşı olan merhametinin derecesi anlaşılır. Ahirette de bunalan �mmetinin yardımına koşacak ve Allah�a (cc) yalvararak, onların bağışlanması i�in secdeye kapanacak yine o kutlu nebi olacaktır. Daha �ok celalli bir insan olarak bildiğimiz Hz. �mer�i (radıyallah� anh) anlatırlar: Bir g�n bir manastırın yanından ge�erken rastladığı yaşlı bir papazı g�r�r ve ağlamaya başlar. Sebebi sorulduğunda ş�yle der Halife �mer: �Bu kadar sene yaşamış ama hakikate uyanamamış.� bu s�z� karşı tarafı tahkir etmek i�in s�ylemiyor o b�y�k sahabe. Ebed� bir mutluluğu ka�ırmak �zere olan biri karşısındaki merhamet duygusunun sadece bir tezah�r�d�r.
Oysaki hem madd� hem de manev� a�ıdan insanoğlu, acımaya, merhamet edilmeye en muhta� varlıktır. Hastalıklar, musibetler, felaketler, kavgalar, savaşlar onun madd� hayatını zorlaştıran unsurlar� Manev� hayatını zora sokanlar ise: Nefis, Şeytan, zaaflar, g�nahlar. �yleyse iki a�ıdan da her insan yardıma muhta�, yardım etmek veya etmemek gibi bir tercihin insana duyulan sevgi ve merhamet hisleriyle doğru orantılı olduğu ise aşik�rdır. Acımak deyicince bazılarının kafasında olumsuz �ağrışımlar belirebiliyor. Acındırmak, acımak gibi kelimeler g�n�m�zde biraz anlam kaymasına uğramıştır ne yazık ki.
Sonu� itibariyle, boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı hesap g�n�n�n yakın olduğunu d�ş�nerek; insanlara g�sterdiğimiz şefkat ve merhameti g�stermekten ka�ınmayalım. Gereksiz yere onların canını yakmaktan ve onlara zarar vermekten sorguya �ekilmeyeceğimizi sanmayalım. S�zlerimizi efendimizin (sav) hadisi ile tamamlayalım: �Eğer beli b�k�k yaşlılar, s�t emen �ocuklar ve otlayan hayvanlar olmasa idi, Allah�ın azabı �zerinize sel gibi inerdi�
Abidin SEVER
Haziran-2014
|